GEÇ KALAN
KARAR
Her zamanki gibi akşam yemeğini yine tek başına yiyordu. Haftada
birkaç akşam geldiği bu restoran ona huzur veriyordu. Denizden gelen yosun
kokusu, küçük dalgaların çıkardığı ses ve ılık rüzgârın yüzünde bıraktığı his
onu mutlu ediyordu. Balığını yerken yanında içtiği bir kadeh buzlu rakı onu
biraz rahatlatmıştı. Aslında alkolle arası hiç yoktu. Sıkıldığı zamanlarda,
gevşemek için içerdi. Yoğun bir iş günü geçirmişti. Yorgundu. Onun yorgunluğu
sadece fiziksel değildi. Yılların omzuna yığdığı yüklerin altında tek başına
uğraş vermekten de yorulmuştu. Hayat yorgunuydu. “Elli yaşına gelmeden hayat
yorgunu bir adam oldum, çıktım” dedi kendi kendine.
Kolay bir yaşamı olmamıştı Haluk’un. Erken sayılacak yaşta
evlenmiş, 10 yıl sonra da boşanmıştı. 20 yaşında bir kızı vardı. Annesiyle
yaşıyordu. Ama kızıyla hep çok yakın olmuştu. Haftanın birkaç gününü birlikte
geçirirlerdi. Şimdi Amerika’da eğitim görüyordu. 15 güne kadar gelecekti Ceyda
ile birlikte kısa bir tatil yapacaklardı. Çok özlemişti kızını. Ceyda, aşkla
başlayıp, mutsuzluğa dönen ve ayrılıkla noktalanan bir evliliğin meyvesiydi.
Haluk da isterdi kızının mutlu bir yuvada anne ve babasıyla büyümüş olmasını
ama olamamıştı işte. Eski eşi Seçil ve Haluk zıt kutuplar gibiydi. Önce
birbirlerini çekmiş, zaman içinde aralarındaki uyumsuzluk her ikisini de mutsuz
edip, ilişkilerini yıpratınca boşanmışlardı. Seçil zor kadınlardandı. Otoriter,
kendi kuralları olan, taviz vermeyi sevmeyen bir kadındı. Haluk ise tam
tersiydi. Hayatı kurallarına göre yaşamayı sevmeyen, biraz uçarı, romantik,
hoşgörüsü bol ve duygusal bir adamdı. Duyguları çoğunlukla mantığına oranla
ağar basardı. Kadınlara da düşkündü. Evliliğinin ilk yıllarında karısına sadık
kalmıştı ama sorunlar ortaya çıkıp, mutsuzluğu artıkça başka kadınlarla
birlikte olmaya başlamıştı. Bu beraberlikleri hep cinsel birliktelikler
aşamasında kalmış, duygusal bir ilişkiye dönmemişti. Seçil’in boşanma konusunda
sorun çıkarmamasının en önemli nedeni, Haluk’un yıllarca devam eden bu
kaçamaklarını sonunda öğrenmiş olmasıydı. Gururlu bir kadın olduğu için hemen
boşanmayı istemişti. Seçil boşandıktan 5 yıl sonra ikinci evliliğini yaptı. Bu
evlilik ona iyi geldi, mutluydu. Haluk ise evlenmemişti. Bir dönem iş hayatında
sarsıntılar yaşadı. Sorumluluklarından sıkılıp, işini boşlamak ona bu acılı
dönemi getirdi. Toparlanması kolay olmadı. Alıştığı lükslerinden uzak oldu bir
dönem. Daha mütevazı bir hayat yaşamak zorunda kaldı. Kızının okul masraflarına
bile katkıda bulunamadı yıllarca. Bu süreç onu çok üzmüştü. İzlerini ve
ezikliğini hala içinde hissediyordu. Neyse ki 5, 6 yıldır her şey yolunda
gidiyordu. Hataları yüzünden bozduğu işini yeniden düzene koymak Haluk’a
pahalıya mal olmuştu. Sağlığı bozulmuştu. Artık yüksek tansiyon hastasıydı.
Kalbi de bir kez teklemişti. Ama şu aralar iyiyiydi. Yediğine, içtiğine dikkat
ediyor, düzenli yaşamaya çalışıyordu.
Haluk yemeğini bitirmek üzereydi ki gözü denizin üzerinde batmakta
olan güneşe takıldı. Bir gün daha bitiyor, gece yaklaşıyordu. Kalbi farklı bir
sızıyla doldu birden. Ne kadar yalnız yaşadım ben bu hayatı diye düşündü.
Aslında insanın doğumdan ölüme kadar yalnız olduğuna inanırdı. İlk kez böyle
bir düşünce düştü aklına. Garipsedi. En güzel yıllarını üç, beş aylık ya da
birkaç günlük ilişkilerle geçirmiş olduğuna hayıflandı. Anne ve babası
hayattaydı ama Haluk onlara yeterince zaman ayıramıyordu. Buna da kızdı. Sanki
kendini bilinçli olarak uzak tutmuştu birçok şeyden. Kendi kendine olmayı
sevdiği içindi bu. Böyle olunca istediğini yapıyor, kimseye dert anlatmak
zorunda kalmıyordu. Yakından ilgilendiği bir tek kızıydı. Onu hiç ihmal
etmemişti.
Haluk “bencilim ben, kendim ve kızım dışında hiçbir şeye önem
vermedim, hatalıyım” dedi sesli olarak kendi kendine. Oysa işleri yoluna
girdiğinden beri daha ciddi bir ilişki yaşamayı seçebilirdi. Hatta
evlenebilirdi. Ama yapmamıştı. Birine sorumluluk alarak bağlanmak ona zor
geliyordu. Peki, nereye kadar böyle uçarı yaşayacaktı? Kendi başına buyruk
olacaktı. Bir sonu olmalıydı. Çok geç olmadan sevdiklerine daha fazla zaman
ayırmalı, hayatına bir çeki düzen vermeliydi. Ve Figen geldi aklına. Ona da
haksızlık etmişti. Bağlanabileceğini anladığı anda uzaklaşmıştı Figen’den. Bir
aydır çeşitli nedenler buluyor, görüşmüyordu. Evlilik dönemimden sonra yaşadığı
en uzun süreli ilişkiydi bu. Figen, diğer birlikte olduğu kadınlardan
farklıydı. Haluk bunun bilincindeydi. Uzun sürmesinin nedeni bu farktı. Ama bağlanmaktan
korkmuştu. Şimdi yeniden düşündü. “Nereye kadar kaçacağım Figen’den veya ciddi
bir ilişkiden? Yaşım elliye yaklaştı. Hala yalnız kalmak niye, yanında huzur
bulduğum bir kadın varken üstelik” dedi kendine. Sağlığı için de düzenli bir
yaşamı olmalıydı.
Özgürdü, kimseye hesap vermiyordu fakat sıcak bir yuva özlemi
duymuyor değildi. Anne ve babasının mutluluğunu, herkese parmak ısırtan
beraberliklerini hatırladı birden. Onlar hala elele, göz gözeydiler. Haluk
huzurlu, sıcak bir yuvada büyümüştü. O günlerin güzelliği sardı içini yeniden.
Sonra Figen’in huzur veren içtenliğini düşündü. Yumuşacık bir kadındı. Yoğun
çalıştığı bir işi olduğu halde beraberlikleri boyunca onu hiç ihmal etmemişti.
Seçil’den daha uyumlu, hoşgörülüydü. Bu güne kadar Haluk’tan hiçbir isteği
olmamıştı. Güzel olmasının yanında dürüst ve açık bir insandı. Figen’i anlamak
çok kolaydı. Haluk’un ne zaman ne isteyeceğini bilir ve ona göre davranırdı.
“Hayır, daha fazla saçmalamayacağım. Figen gibi bir kadını bir
daha bulamam. O, bir nimet benim için. Ben kalkmış, hala bağlanmaktan
korkuyorum. Daha ne yaşayacaksam bundan sonra? Üstelik Ceyda da seviyor onu.”
diye düşünerek telefonuna sarıldı Haluk ve Figen’i aradı. Sıcak bir sesle
karşıladı Figen onu. Haluk, uygunsa ona gelmek istediğini söyledi. Ama Figen
pek uygun değildi. Yarın sabah önemli bir toplantısı olduğunu, başka bir
şehirde çalışmak üzere iş teklifi aldığını, gitmeye karar verdiğini, yarınki toplantıda bunu kabul ederek anlaşma yapacağını söyledi Figen. Biraz çalışıp,
erkenden uyuyacağı için Haluk’un isteğini geri çevirdi.
Haluk şoke olmuştu telefonu kaparken. Figen’i kaybediyordu. Hiç bu
kadar üzüleceğini düşünmemişti. Ani bir kararla kalktı yerinden. Hemen Figen’e
gidip onu kalması ve kendisiyle evlenmesi için ikna etmeliydi. Haluk’u zor bir
gece bekliyordu…
Günce Yazarı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder