28 Şubat 2022 Pazartesi

Fiyatlar El Yakıyor

 


 Minik Şubat ayının son gününden merhaba. Dün markete gitmiştim ya haftalık alışveriş yapmak için, oradan esinlenerek bugünün konusunu el ve can yakan temel gıda fiyatlarına ayırmak istedim. Sebze, meyve ve temel gıda fiyatlarının bu denli pahalı olduğu bir dönemi, hayatımın hiçbir bölümünde yaşamadım. Domatesin kilosunu 18 liradan, ıspanağı 10 liradan, peyniri 70 liradan, mandalinayı 14 liradan aldım. İncecik bir demet halinde satılan dereotuna 5 lira verirken resmen elim titredi ama bu sefer aldım. Çünkü bir aydır alamıyordum.  

  Kırmızı et fiyatları ise tam bir felaket. Kıymanın kilosu neredeyse 100 lira olmuş, peynir de onunla

yarışa kalkmış. Zaten artık yarım ya da bir kilo almak mümkün değil. Üç tane ondan 5 tane bundan şeklinde yapıyorum alışverişimi. En uygun fiyatlı sebze patates olduğu için onu biraz daha fazla alabiliyorum. Ben alıyorum da alamayanlar ne yapacak? Daha ne kadar dayanacaklar? Çocuklarına ne yedirip içirecekler? Kendi karınlarını nasıl doyuracaklar? Ekmek fiyatı desen o da en az 2,5 lira. Üstelik daha da artacak.

 

  Sevgili Güncem, bundan sonrasında neler görüp yaşayacağız bilmiyorum ama ben ülkem için biraz huzur ve denge istiyorum. Ekonomik uçurumların kapanacağı, gençlerin iş, güç sahibi olacağı, çocukların aç yatmayacağı, insanların yüzünün gülmese de tebessüm edebileceği bir düzen istiyorum. Söyle bana çok şey mi istiyorum.

Günce Yazarı

27 Şubat 2022 Pazar

Yeni Bir Başlangıç

 

  Pandemi ile değişen yaşam koşulları beni de 2 yıldır izole bir hayata mecbur bıraktı. Gerçi Covid başlamadan önce daha dingin, aktif sosyal etkinliklerden ve ilişkilerden uzak bir dönem yaşıyordum ama pandemi tuzu biberi oldu. Şimdi dostlarımla bile birlikte olmaya korkuyorum. 

   Tüm aşılarım tastamam olsa da ( bu söylem de biraz garip oldu ama ne yapalım?) korku dağları sarıyor bende. Çok dikkatliyim ve evde zaman geçiriyorum. Lafın özü sevgili Güncem, sana dışarıda yaşadığım anları, gezip gördüklerimi, yiyip içtiklerimi pek yazamayacağım artık. 

   Bu arada 4 ay önce şehir değiştirdim. Yeni yaşama başladım ama değişen bir şey olmadı tabi. Artık erkek kardeşimle aynı şehirde yaşıyorum. Yine evdeyim, yine aynı işlerle meşgulüm. Üstelik görmeden tuttuğum bir eve taşındığım için çok zorlanıyorum. Evi kameradan görerek tutmak hiç akıl karı değilmiş. Bizzat yaşayarak öğrendim bunu. 

Evin güzel bir deniz manzarası var ama hiç ısınmıyor. Kâbus gibi bir kış mevsimi yaşıyorum. Alt kattan ve yandan gelen gürültülerse cabası. Senin anlayacağın tadım tuzum yok. Tekrar eski yerime, yurduma dönmeyi bile düşünüyorum. Bakalım zaman ne gösterecek.

    Bugün market ve alışveriş günü… Birazdan kardeşim gelecek ve haftalık alışverişimizi yapmaya gideceğiz. Hava çok soğuk kar geri gelecek diyorlar. Titremeye devam yine. Yarın belki farklı konulardan bahsederiz biraz ama bugünlük veda vakti geldi. Hoş kal sevgili Güncem.

Günce Yazarı

26 Şubat 2022 Cumartesi

Tekrar Merhaba

4 yıllık uzun bir aradan sonra tekrar Günce’mi yazmaya başlıyorum. Yaşamdan hikâyeler, deneyimler ve beklentiler bir kez daha yazıya dökülüyor. Umarım sizlere de yeniden ulaşabilirim. Herkese merhaba, kaldığımız yerden devam edelim.

   Teknoloji ve uzay çağı olarak adlandırılan bir dönemi yaşıyoruz. Pek çok olanak, kolaylık ve iletişim imkânı olan bu dönemde hala insanların öldürüldüğü, şehirlerin yıkıldığı, bombaların patladığı katliamları yaşamaksa çok acı. Bana göre savaş; insanın aç gözlülüğünü, hırsını, güç kullanma arzusunu doyurmaktan başka hiçbir amaca hizmet etmeyen bir vahşettir. Sadece Ukrayna'da değil, dünyanın neresinde hangi amaçla yaşanıyorsa yaşansın tüm savaş faaliyetlerini kınıyor ve lanetliyorum.


   İnsanın yer alması gereken tek savaşın iyilik, paylaşma, barış ve hoşgörü dolu bir dünya oluşturma çabası olduğuna inanıyorum. Ama ne yazık ki insanların toplu yaşamaya başladıklarından beri süregelen bu vahşet, dünya yok olana kadar devam edecek gibi görünüyor.