Bugün aynı binada oturduğum, çok da kafa dengi arkadaşımla
şehrimizin en hareketli yerine, merkeze
gidip hem gezinti, hem de gerekli
alışverişlerimizi yaptık. Pek güzel oldu. Sokak çay evinde simit çay keyfi,
salaş bir esnaf köftecisinde köfte – ayran, eve dönmeden de son çaylar ve kurabiye keyfi
yapıp, metromuza bindik geldik evimize.
Dönüşte metro doluydu tabi. Genç kardeşlerimiz
ellerinde telefonlarla çok meşgul ayaklarına yatıp, büyüklerine yer vermez
haldeydiler. Üzüldük bu duyarsızlığa. Ama zamane ne yazık ki böyle… Yapacak bir
şey yok.
Bu arada çok alışveriş yaptım sanmayın, sadece mecburi olan bir
iki şey aldım. Dün yazmıştım artık daha az eşya ile yaşamaya başlayacağımı. Fazlalıkları
eleyeceğimi… Bugün aldıklarım elzemdi
vallahi. En önemlisi de çavdar unu aldım doğal malzemeler satan bir yerden. Evde
ekmek yapmaya başlayacağım. Artık el değmemiş ekmek yemek istiyorum. Gerçi daha
önce hiç yapmadım ne kadar başarılı olacağım bilmiyorum ama denemekten bir şey
çıkmaz değil mi?
Taze çekilmiş Türk kahvemi de aldım. Tam bir kahve tiryakisiyim. Sabahları
kahvaltı sonrasında mutlak kahve keyfim vardır. Kocaman bir fincanım var, kahvesi bol konmuş bir şekilde pişirir, keyifle
içerim. Bu hiç şaşmaz bir geleneğimdir. Paket
kahveler pek hoşuma gitmez, taze çekilmişin kokusu bir güzel ki! Buram buram
kahve kokusu sarar evi… Duyan gelir dermişim burası hikâye tabi. Davet ettiğim
gelir. Ama kahvecilerin çevreleri çok hoş kokar ya işte oradan geçerken, aş
ermek denen şey gibi kahve içmek isterim. Zaten eve gelince hemen içtik
arkadaşımda birer akşam kahvesi. Velhasıl güzel bir gün geçirdim. Hareketli ve
bereketli!
Günce
Yazarı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder