23 Haziran 2016 Perşembe

HAYATA BİR İZ BIRAKMAK

Doğuyoruz, yaşıyoruz, ölüyoruz. Kimimiz dolu dolu, kimimiz eksik, kimimiz boş yaşıyoruz. Bir şekilde yaşıyoruz işte. Oysa yaşam çok anlamlı bir şey!  Zorlukları, kolaylıkları, acıları ve güzellikleri var. Bizi yaşamın bu konumlarına hazırlayan ebeveynlerimiz varsa şanslıyız demektir. Yoksa yanmışız. Her şeyi kendimiz öğrenmek, yapmak zorundayız. Belki bu daha anlamlıdır. Kim bilir?

Her alanda aile içi eğitimin iyi verildiği çocukların, daha sağlıklı yetişkinler oldukları kaçınılmaz bir gerçektir. Rol modelleriniz iyi ise yaşam daha kolay olur. Eğitimli anne ve babaların çocukları olmak güzeldir. Onların hayata bıraktıkları izler; sağlıklı çocuklar yani yetişkinlerdir. Dünyaya getirilip, sokağa kendi haline bırakılanların durumu ortadır.

Hepimiz yaşama bir iz bırakırız aslında. İyi ya da kötü... Önemli olan güzelliklerle anılmaktır. Arkanda iyi bir eser bırakmaktır. Yaşama hayrı dokunmuş insan olmaktır. İyi evlatlar, yazılı eserler, insanlığa faydası olacak dikili taşlar, bilgiler, araştırmalar, buluşlar, maddi ve manevi yardımlar gibi…


Profesör Yaşar Nuri Öztürk, hayata anlamlı izler bırakanlardan biriydi. Sayısız konferanslar, elliye yakın kitap, tonlarca bilgi paylaşımı bıraktı. Misyonunu tamamladı ve ebedi dünyaya göçtü. Dünyaca tanınan bir din bilim adamı, araştırmacı, yazar, hukukçu ve aydın insandı. İnsanlığa hizmet etti. Korkmadan doğru bildiği gerçekleri söyledi. Çok sevildi, çok da yerildi. Ama yılmadı.

Ben onun sayesinde dinimin güzelliklerini, inceliklerini öğrendim. Benim gibi milyarlar da ondan öğrendi. Çok özel ve anlamlı bir günde Hakkın Rahmetine kavuştu. Doğduğu günde ve Ramazan ayında! Ruhu şad olsun. Nurlar içinde huzurla yatsın. Görevini tamamlamış, hayata iz bırakmış bir Allah kulu olarak.


Günce Yazarı

21 Haziran 2016 Salı

SICAKTA KÖYLÜ PAZARINDAN ALIŞVERİŞ

Birden ısınan hava uzun zamandır Haziran ayında görmediğimiz sıcakları yaşatmaya başladı. Bu kadar sıcak Haziran ayını sadece çocukluk yıllarımdan anımsıyorum. Ya da bana öyle geliyor. En çok açık havada çalışan insanlara üzülüyorum. Yoğun sıcağın altında fiziksel güç harcayıp da çalışmak çok zor! Bir de oruç tutuyorlarsa iyice zor… Bu konumda çalışanlar için aklıma geldikçe güç kuvvet dileyerek dua ederim. Allah yardımcıları olsun.

Dün köylü pazarına gittim. İnsanlar bu sıcakta tezgâhlarının
başında pestilleri çıkmış vaziyette ürünlerini satıyorlar, müşteriler de ellerinde torbalar, çantalar kan ter içinde alışveriş yapıyorlardı. Ama ürünler sabah tarladan toplanıp geldiği için pek bir güzeldi. Küçücük patlıcanlar ( sülale boyu olan bol hormonlulardan değil yani), küçük yapraklı gerçek maydanozlar, taze fasulye, kabak, bezelye ve bamya aldım. Hepsi tarla ürünü… Tohumu nasıldır bilmem ama en azından beklememiş tazecik ürünlerdi. O da bir şeydir dedim.  Patates ve soğanlar da çok tazeydi. Aldım onlardan da. Marketten aldıklarım aynı lezzette olmuyorlar.  Domatesi sevdiğimden kim seçtirirse onu bulup bolca aldım. Pazarda fiyatlar biraz daha iyi. Ama köylülerin tarla ürünleri birazcık fiyatlı. Varsın olsun sonuçta daha dayanıklı oluyorlar.

Pazardayken aklıma anneciğimle, 12 yaşlarımda ve oruç tutarken gittiğimiz o sıcak ve uzun günlerdeki pazar alışverişleri geldi. Hiç acıkmazdım ama susuzluk yok mu? İşte o iftar saatine kadar beni çok zorlardı. Dilim damağım kurur, ah bir an önce iftar olsa diye beklerdim. Bu nedenden midir nedir sıcakta dışarıda olup oruçlu olanlara hep dua eder, kolaylık dilerim.


Günce Yazarı

19 Haziran 2016 Pazar

BABASIZ BABALAR GÜNÜ

Uzun bir aradan sonra bugün geç uyandım. Biraz uykusuzluk çekiyorum. Az uykuların üzerine çok uyumak da insanı sersem ediyor. Uyuşuk bir halde dolanıyorsunuz. Şu aralar günlerim birbirinin aynı olarak seyrediyor. Kardeşimin evindeyim. Ara ara onun evine gelip, yardım etmem, çekip çevirmem, düzene sokmam gerekiyor. Kardeşlik görevi yani…  Bu durum tek düze günleri yaşamaya sebep oluyor.  İnsanın düzeni değişince dengesi de değişiyor. Uyum sağlamak zor oluyor. Evini, yatağını, günlük düzenini arıyorsun. Ben şu aralar o durumlardayım. Ama manevi amaçlı işler için burada olduğumdan, mutluyum da.
İnsanın bir kardeşinin olması güzel bir şey. Kızsak da, söylensek de bir
bütünüz biz.
Annemin ve babamın bana bıraktıkları en büyük miras. Kardeşim aynı zamanda boşanmış bir baba. Allah bağışlarsa bir oğlu var. Üniversitede ilk yılını tamamlamak üzere, diş hekimi olacak inşallah. Bugün babalar günü ve bizim babamız 1,5 yıl önce ebediyete göçtü. Son nefesini teslim ederken iki evladı olarak başındaydık çok acı bir andı. Onsuz geçireceğimiz 2. Babalar günü bugün.

Ben kardeşimin nezdinde babalar gününü kutlamak için güzel bir iftar yemeği hazırlayacağım. Babam pasta severdi ama kardeşim çukurlatalı puding sever o nedenle puding yapacağım ve beraber hem onun hem babamızın gününü kutlayacağız. Allah babacığımıza rahmetler eylesin, nurlar içinde yatırsın. Tam bir İstanbul beyefendisi ve sorumluluk sahibi bir babaydı. Biraz höt höttü ama mükemmel insandı. Güzel babam huzur içinde ol.


Günce Yazarı

18 Haziran 2016 Cumartesi

MODERN KÖY YAŞAMI

Bugün biraz hayallere dalma havasındayım. Hayaller olmazsa yaşama tutunmak zorlaşır. Ne yalan söyleyeyim, uçuk kaçık olmayan pek çok hayalimi de gerçekleştirdim. Hayaller insana amaç olur, gerçekleştirmek için uğraşırsan. Buna inandım ve öyle yaptım hep. İstedim, hayal ettim,  uğraştım ve azıcık ucundan bile olsa gerçekleşti.

Bir süredir hayallerimi süsleyen, çok istediğim bir yaşam var. Artık modern şehir hayatından sıkıldım. Koşuşturmalardan, yaşamı tüketen hırslardan, her yerde şiddet görmekten bıktım. Sakin, temiz, güzel insanların imece usulü yaşadıkları doğal bir yaşam istiyorum. Modern bir köyde, doğanın içinde, kirlenmemiş bir ortamda ve insanlarla birlikte olmak istiyorum. Tıpkı bu köy gibi bir yerde ömrümün kalanı, ne kadarsa yaşamak istiyorum. Burası İtalya’da bir Türk köyü!  Muhteşem görünüyor. Buna benzer bir yer hayal ediyorum. Tabi bir de köy evi…
Evim mütevazı, çiçekler ve yeşillikler içinde, bahçeli, ahşaptan yapılmış bir ev olmalı. Bahçe işleri öğrenip,
toprakla haşır neşir olmak istiyorum. O bahçede çaylar, kahveler içeceğimiz, yemekler yiyeceğimiz dostlarımla güzel zamanlar geçirmek, hep yazmak istediğim kitabımı kaleme almak istiyorum. Bilgilerimi ve deneyimlerimi paylaşacağım küçük toplantılar yapmak istiyorum. Özellikle kız çocuklarına birikimlerimi aktarmak istiyorum. Buradaki yaşamımı GÜNCEM üzerinden tüm dünyaya yayınlamak istiyorum. Çok şey mi istiyorum acaba?

Hayatımı bugüne kadar, birilerine katkı sağlayacak şeyler yapmaya çalışarak yaşadım. Benim misyonum bu. Koşulsuz paylaşmak. Bu hayalim gerçekleşir mi tam bilemiyorum. Biraz da maddi imkânlara bağlı çünkü! Ama yapmak için uğraşacağım. Belki Allah yine bana yardım eder ve diğer hayallerim gibi bunu da gerçekleştirebilirim. Kim bilir?


Günce Yazarı

17 Haziran 2016 Cuma

BETERİN BETERİ VAR

Nedendir bilmem insan hep kendi dertlerinin dünyanın en büyük dertleri olduğunu düşünür. Galiba bu doğamızda var. Enine boyuna düşününce, etrafı gözlemleyince anlarız ki öyle değil. Ne zor hayatlar vardır, ne kadar çaresiz insanlar vardır, biz onlara kıyasla çok iyi durumdayızdır. “Beterin beteri vardır” sözü o zaman devreye girer. Belki de halimize şükrederiz.

İnsan yapısı gereği biraz bencildir. Dünya etrafında dönüyor gibi düşünür. Bundan kurtulanlar, dünyada ne
olup bitiyor diye bakanlar, başka yaşamları gözlemleyenler daha huzurlu olmayı başaranlardır.
Yaptığı işi sevmeyen, biraz maddi sıkıntı çeken insanla, gece gündüz şiddet gören, kocası tarafından satılan kadının sıkıntısı aynı mıdır? Çöp tenekelerinden yiyecek toplayanla, çocuğunu özel okula göndererek parası olmadığı için üzülen aynı mıdır? Sakat bir çocuğa sahip olmakla, çocuğuna yeterince çok kıyafet alamamak aynı sıkıntı mıdır?


Halimize şükretmeyi bilmemiz, paylaşabildiğimiz her şeyi paylaşmamız, başkalarına manevi ve maddi yardımlar yapmamız bizi daha huzurlu ve mutlu yapar. Bir yarayı sarmak, birçok derde çare olmaktır.


Günce Yazarı