13 Nisan 2017 Perşembe

Bugün Dışarı Çıktım

Şu aralar pek bir ev hayatı ağırlıklı yaşıyorum. Market alışverişi, banka işleri yani ödemeler haricinde, hiç dışarı çıkmıyorum desem yeridir. Ev ofis çalışıyor olmam da bunda etken oluyor tabi. Ama bugün kendim için bir şey yaptım. Dışarı çıktım. Saçıma başıma, yüzüme gözüme çeki düzen verdirdim. Yani dünkü kararımın arkasında durmaya başladım. Artık kendim için her gün bir şey yapacağım. Kendime önem vereceğim.

Vallahi şu sıralar kardeşim benimle kaldığı için işlerim yine biraz fazlalaştı. İşten kastım da yemek yapma işi. Malum pek bir severim yemek yapmayı yaaa… Dostlarım bilir. Şaka canım. İyi yemek yaptığım söylense de pek keyif almam yemek yapmaktan. Ama şimdi kardeşim var evde. En azından her gün bir ya da iki yemek yapmam gerekiyor. Gerçi hakkını teslim edeyim; kardeşim de bana yardımcı oluyor. Her neyse ben kendim için bugün bir iş yapıp şeytanın bacağını kırdım ya çok mutluyum. Umarım gerisini getirebilirim.

Şimdi favori dizim başlayacak onu seyretmeye hazırlanıyorum. Cesur ve Güzel. Maşallah ne güzel bir çift oldular Tuğba Büyüküstün ve Kıvanç Tatlıtuğ! Onların güzelliklerini ve hoşluklarını izlerken dizinin konusunu kaçıyorum yani o derece… Yeter bu kadar yarenlik sevgili güncem hadi ben kaçıyorum. Yarın gece uğrarım yine…


Günce Yazarı

12 Nisan 2017 Çarşamba

Günümün Bana Kazandırdığı; Kendin İçin Yaşa

Günler ardı ardına geçerken ömrümüzün sonuna doğru yol aldığımız gerçeğini bir kez daha duyumsadım bugün. Hep bir koşturmanın içinde yaşamak aslında hayatı yaşayamamak demekmiş. Zorunluluklar, sorumluluklar, hayatı devam ettirme mecburiyeti, insanları robot gibi yaşamaya yönlendiriyor. Neyin derdindeyiz ki böyle? Gün içinde yiyeceğimiz yemek miktarı aynı, daha çok kazanacağım desek, ne yazık ki doğru yollardan onu da sağlama olanağı aynı, hep ortalıkta olayım beni unutmasınlar dersek, unutmak isteyeceklerin kıstasları da hep aynı.


Hayatı yaşamayı unutmamam gerektiğini anladım bugün. Kimseye şirin görünme derdinde olmamam gerektiğini, gerçek dost sayısının çok ama çok az olduğunu, birilerinin keyfini eylersem, ekmeklerine yağ sürersem çok arkadaşım olacağını bir kez daha anladım. Sanki bilmiyormuşum gibi… Sen iyiysen başkaları da iyi! O nedenle iyilikleri belli insanlar için değil de hiçbir şey istemeyen, tanımadıklarım için yapmam gerektiğini anladım. Yani yeniden anladım.



Huyum kurusun, yapabilir miyim bilmiyorum? Ama bundan sonra kendim için yaşamak, karşılıksız vermek ve iyilikyapmak istiyorum. Benden hep bir şeyler bekleyenlere değil, beklemeyenlere dokunmak istiyorum. Hiç tanımadığım kişilere yardım etmek istiyorum. Çevremde öbeklenmiş gereksiz insan ve eşyalardan kurtulmak ve sade bir hayat yaşamak istiyorum. Bugün, bana bunun ne denli önemli bir karar olduğunu gösterdi çünkü. Darası anlamak isteyenlerin başına! 

Yaşlılık Anılarınla Yaşadığın Bir Yerdir

Sevgili Güncem, seni çok özledim! Uzun bir aradan sonra yazabiliyorum. Seni ihmal ettiğimin farkındayım. Ama o kadar çok yazılacak yazı, o kadar çok iş güç vardı ki, sana zaman kalmadı. Şimdi diyorsun ki bunlar tam 4 aylık bir süreyi mi aldı? Haklısın tabi, işin içinde biraz ihmal durumu da yok değil…

Biliyorsun bir roman çalışması yapıyorum. O işe epey bir zaman ayırmam gerekti, sonra iş olarak yazdığım makale ve içerikler oldukça yoğundu… Gerçi biliyorum, sen bunlara biraz mazeret gözüyle bakıyorsun ama ne yapayım insan doğası bu, kendini haklı çıkarmaya çalışır hep. Şu aralar biraz rahatlamış durumdayım ve sana da uğrayayım dedim.

Okuduğum son romanda şöyle bir söz vardı. “Yaşlılık, anılarınla yaşadığın bir yerdir.” Bunun için gençken güzel anıları yaratacak şekilde yaşa.” Bayıldım bu söze. Ne kadar gerçekçi bir anlayış… Gençlik yılları tüketilirken hiç düşünülmez bu durum. Ama yaş kemale ermeye başlanınca, “Ah gençliğimi nasıl da boşa harcamışım,” diyeler çok olur. Gençliğin ve yetişkinliğin değerini bilerek yaşayanlar sanırım çok daha mutlu yaşlılar oluyorlar. Güzel anılar ve deneyimler biriktirmiş olduklarından, onları başkalarıyla ve torunlarıyla paylaşırken huzur duyuyorlar.

Benim yaşama yaklaşımıma çok uyan bir söz bu. Ne kadar üretken ve paylaşımcı işler yaparsam, o kadar güzel ve iyi olaylarla karşılaşacağıma inandım her zaman. Bilgim dâhil her şeyimin paylaştıkça çoğaldığını, iyi niyetle ürettiklerimin bana iyiliklerle geri döndüğünü gördüm. Benim de güzel anılarım oldu, acı olanların yanında. Ama hayat da bu değil mi zaten? Biraz acı, biraz tatlı biraz da tatsız, tuzsuz. O halde yapılacak en doğru iş, yaşlandıkça acı olan anıları unutmak, güzel olanlara ise sıkıca tutunmak. 

Günce Yazarı

31 Aralık 2016 Cumartesi

YENİ YIL TEMİZLİK GETİRSİN BİZE; BEYAZ KARLARLA…

SevgiliGüncem;                                                                                             


Uzun zamanlardan beri yüreğim kötü hissettiği için, sana bir şeyler yazmak gelmedi içimden. 2016 yılı 9 Mayıs günü başladım seni yazmaya ve yayınlamaya. Ama bu yılın ikinci yarısı öyle felaket geçti ki! Kâh yazdım, kâh es geçtim. Bugün o kötü geçen yılın son günü. Yazayım dedim birkaç satır. Aylardan beri ilk kez dün gece güzel bir şeyler yaşadım. Güldüm, mutlu oldum.

Karlaryağdı bizim diyarlara… Hem de tipi gibi ve lapa lapa. İki saat içinde her yer bembeyaz oluverdi. Temizlendi, aklandı paklandı. 31 Aralık gününün ilk saatlerinde çıktık, Ali ile bizim cadde ve sokaklarımıza. Yağan karda dolaştık, yürüdük, fotoğraflar çektik. Kısaca yeni yılı karşıladık. İçimden dua ettim hep. 2017 bu karlar kadar temiz gelsin ve geçsin diye. Ülkemizin ve milletimizin yüzü gülsün diye. Tıkanmış 50 bin yolu açılsın diye… İnşallah kabul olur.

Ülkemize zarar vermek, bizi bölmek ve parçalamak isteyen içte ve dışta ne varsa hepsi yeni yılla cezasını bulsun. Yeni yıldan tek dileğim bu. Tüm sevdiklerimin huzurlu ve özgür olacağı bir yıl olsun.

Ali ile eve döndükten sonra gecenin 01.00’de bir güzel sıcak saleplerimizi de içtik, kar yağışını evden de izledik ve sonunda biz eski yılı bir gün öncesinden kışkışladık. Hadi bakalım yenisine bin bereket olsun.

Günce Yazarı