Ah güncem şu hayat, birazcık sevinçli ve güzel şeyler
yaşayınca onları hemen hüzne ve üzüntüye gömmekte pek usta doğrusu. Neyse ki
hüzünler sürekli olmuyor da içimiz sonsuz karanlığa boğulmuyor. Ben bu işin
sırrını çözdüm aslında. Yaşam tek düze değil ya, bol inişli ve çıkışlı ya işte
bu yüzden yaşıyoruz tüm bunları. Biraz sevinç ardından biraz üzüntü… Tam bir
kısır döngü, ardı ardına tekrarlanıp duruyor. Hep sevinç ya da hem üzüntü yok
yani. Ama ne olur sanki benim hayatımdaki sevinçli ve keyifli süreler biraz
daha uzun olsa. Pek sevineceğim.
Bugün evde çalışmam gerekiyordu. Tamamlamam gereken
yazılarım vardı. Neyse bitirip teslim ettim
onları. Akşam 18.00’de arkadaşımla
evin çevresindeki yürüyüş alanlarında biraz yürüdük. Şu yürüyüş işini de bir
oturtamadım hayatıma. Her gün yarım saat yürümem gerek. Malum yüksek tansiyon diğer söylemle asabi tansiyonum var. İki aydır da bir düzene giremedi gitti şu asabi şey. Uysallaştıramadım onu, pek sinirli. Eee bu kadar üzüntü ve sıkıntıya tansiyon mu dayanır kardeşim? Neyse bugün tekrar Bismillah dedim yürüme işi için, inşallah bu kez devamını getiririm.
Arkadaşımla yürüdükten sonra yol üzerindeki çay – kahve evine,
Babanın Yeri adı da oturup birer
akşam çayı içtik. İki lafın belini de kırdık tabi. Allah’tan çok kafa dengi bir
dost, iyi ki var hayatımda. İçimizi birbirimize
döküp, terapimizi de yaptıktan sonra evimize geldik. O kendi katına ben
kendiminkine çıktık. Yani bir Pazar günü böylece geçti gitti. Yarın yeni bir
hafta başlıyor. Umarım sevinecek bir şeyler getirir bana. Şimdi kitap okuyup
sonra uyumayı istiyorum. Bakalım yarın neler olacak?
Günce Yazarı