Sevgili güncem seni birkaç gündür ihmal ettim yine. Şu
an uyku gözlerime çökmeye başladı ama direniyorum onun ağırlığına ve yazıyorum
sana bir şeyler. Son 3 günüm epeyce hareketli geçti. Pazartesi sevdiğim bir
arkadaşımla şehre indik azıcık çarşı Pazar işleri yaptık. Eksik gedik
tamamladık. Arkadaşımla her zamanki salaş çay ocağımızın alçak masa ve
taburelerinde çay – simit keyfi ve eve dönmeden önce de kahve keyfi yaptık. Hava
çok sıcaktı ama esinti vardı.
Salı günü havuz ve güneşlenme keyfi, akşam kamelyada
komşularla kahve keyfi ve bol bol sohbet yaptık. Ülkenin gidişatından,
apartmanın sorunlarından, onun göbeği, bunun midesi deyip fazla kiloların
tamamından konuştuk. Bahçemizin esintili havasında bir güzel mayışıp
evlerimizin yolunu tuttuk. Derin uykulara yelken açtık.
Ve geldik Çarşambaya… Çarşambayı Allah’a şükür sel
falan almadı. Perşembenin gelişini ne ölçüde belirledi onu yarın göreceğiz. Bugün
yazılarım vardı hazırlanacak onlarla ilgili çalıştım. Akşamüstü bütün kızlar
kamelyada toplandık akşamüzeri kahvelerimizi içip, memleket meselelerine biraz
parmak basıp birkaç lafın belini kırdık. Ne de olsa bizler entel hatunlarız. Memleketi
kurtarmak bizim işimiz. Her ne kadar konuşmaktan başka bir şey gelmese de
elimizden içimizi rahatlattık işte. Yemek saati gelince herkes evine yollandı.
Üç günün kısa özeti budur senin anlayacağın. İnsanin güzel,
sohbeti hoş, aklı başında, yol izan bilen, kaliteli iki laf edecek komşularının
olması güzel şey doğrusu. Hayat paylaştıkça güzel. Bizler sevinçlerimizi, korku
ve kaygılarımızı paylaştık birbirimizle. Keşke herkes bunu başarabilse. Sorun diye
bir şey kalmaz dünyada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder