1 Temmuz 2016 Cuma

KANLI BİR RAMAZAN AYI YAŞADIK

Zaman su gibi aktı ve Ramazan ayını yolcu etmeye 4 gün kaldı. Hatırladığım en kanlı ve vahşeti bol bir ramazan ayı geçirdi ülkemiz. Manevi anlamına hiç de uymayan bir ay oldu. Ne acı değil mi? Oysa paylaşmaların, ihtiyaç sahiplerine onları incitmeden yardım etmenin, dualar etmenin, güzellikler dilemenin ayıdır. Dargınların barışması, nefretlerin sonlandırılması, kinlerin bitmesi,  affetmelerin bol olması gereken bir ayda bolca nefret kusuldu, kan döküldü bir de çokça gereksiz iftarlar verildi. Göstermek amaçlı iftarlar. Bir elin verdiğini diğer elin görmemesi gerekirken… Milyarlar aktı bu iftarlara. 0nca sefalet içinde yaşayan insan varken. İhtiyacı olmayanlara verildiler.   

Günümüz şartlarında sanki her şey anlamını yitirmiş gibi geliyor bana. Özellikle manevi değerler anlam kaybetti. Herkeste bir hırs, bir üstünlük kurma, hükmetme sevdası almış başını gidiyor. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın deniyor.

Peki, bu nereye kadar gider? UNUTMAMAK LAZIM HER ŞEYİN BİR BAŞI BİR DE SONU
VARDIR.

Hiçbir şey tek düze olarak devam etmez. Çünkü Allah böyle yaratmış. İnişler, çıkışlar, başlangıçlar ve sonlar… Bunlar, yaşamın kendisini oluşturur. Tarih bu örneklerle doludur. Umarım en kısa zamanda huzuru daha fazla olacak bir sürece gireriz. Biraz nefes alabilecek bir sürece. Çünkü hepimizin tahammül gücü artık sona geldi. Allah geleceğimizi ve sonumuzu hayır etsin.


Günce Yazarı

30 Haziran 2016 Perşembe

İNSANLIK YOK OLDU

Sevgili güncem içimden cıvıl cıvıl şeyler yazmak geliyor ama yazmaktan utanıyorum. Etrafım bu kadar acı doluyken nasıl yazayım? Nereye baksam şiddet, kan, ölüm var. Ne zaman bu kadar acımasız, inançsız, nefret dolu bir insanlık oluştu diye düşünüyorum. Sonra aklıma tarih bilgileri, okuduğum kitaplar geliyor bakıyorum ki insanlığın başlangıcından beri var bu durum. Sadece gelişen teknoloji ve acımasızlıkla boyutları genişlemiş, şiddeti ve etkileri artmış.
Her tarafından ölüm, nefret, vahşet fışkıran bir ülkede, dünyada yaşar olduk. Sözüm ona din uğruna yaşanan
dinsizlikler, inançsızlıklar diz boyu. Dünyayı elinde tutmak isteyen bir takım güçlerin elindeki terör örgütleri, yeni silah tipi olmuş çıkmış. Ne amaçla kullanıldıklarından bir haber insanlar kobay olmuş. Sadece yakıp yıkıyor sonra da kendilerini öldürüyorlar.                                                                                         Onları kullananlar güçlerine güç katıyor.

Yalnız terör mü? İnsanlar da çıldırmış. Herkesin elinde bir silah var. Aklına eseni öldürüyor. Yollar maganda dolu. Adamlar eski sevgililerini, boşanmak isteyen eşlerini katlediyor. Neden ortalıkta bu kadar çok silah bulunuyor? Neden cezalar yeterli değil? Anlamıyorum. Neden bu düzenin iyiye dönüşmesi için çaba gösterilmeyip, hırsların peşinde koşuluyor bunu da anlamıyorum? Gerçek manevi değerler yok oldu. İnsanlık, insanlık dışılık oldu. Ve ne yazık ki bunlar olağan oldu. Çok yazık…


                                                                               Günce Yazarı

28 Haziran 2016 Salı

YAZARLIK ZOR ZANAAT

Şu yazma işi aslında hiç kolay değil. Daha doğrusu ilk başlangıcı yapma işi zor. Bazen tıkanıp kalıyorum. Ekranımda beyaz bir word belgesi karşılıklı bakışıyoruz epey bir süre. Aynen şimdi olduğu gibi…  Ama ilk cümleyi bulduğum an gerisi akıp geliyor bir yerlerden. Ah o ilk cümle ne de nazlı oluyor bazen.

İlham denen duygu farklı bir şey? Ne zaman gelir belli olmaz. Eğer kafanda bir kurgu yoksa araştırmaya ve bir konuya dayalı yazmıyorsan beklemek zorundasın ilham hazretlerini. Ne zaman teşrif edecek diye? Artık onun keyfine kalmıştır işin. Bazen kıyamaz sana şöyle bir
hissettirir kendini, bir iki kelam yollar bir yerlerden. Bazen sular seller gibi akar yüreğine bazen de aman ne halin varsa gör şimdi meşgulüm der, uğramaz semtine. Eee tek yazan sen misin kardeşim? Diğerlerinin hakkı yok mu ilham hazretleriyle haşır neşir olmaya? Ver elbet… Hep sana gelecek değil ya?

Ama benim yazmanın dışında da işlerim var. Dediğim gibi 4 gün sonra eve dönüş var. Kardeşimin evinde tamamlamam gereken bir dolu işim var. Şimdi oturup saatlerce ilham hazretlerini bekleyecek zamanım yok, ne yapalım? Bugünlük de bunlar dökülsün klavyemden GÜNCEM’e. Yarına Allah Kerim.


Günce Yazarı

27 Haziran 2016 Pazartesi

DOĞADA OLMAYI ÖZLEDİM


Ah günceciğim yaklaşık bir aydır eve tıkılı yaşamak zorunda kaldığımdan olsa gerek pek bir doğada olma isteğim var içimde. Zaten artık deniz tatili falan sevmiyorum. Ağaçlar, ormanlar, yeşillikler, nehir ve göller bir de otantik kasabalar, köyler daha bir ilgimi çekiyor. Ne o öyle yıllarca gidip tatil köylerine tıkılıp kaldık? Gezip görmek lazım…Doğada ruhunu temizleyip dinlendirmek lazım… Ya da benim isteğim bu artık.

Gözünün gördüğü her yerin yemyeşil olduğu bir manzaraya uyanmak, balkonunda çay, kahve keyfi yapmak
ne muhteşem bir duygu benim için. Sonra çıkacak dolaşacaksın etrafta. Gölün ya da nehrin kıyısında oturup, soluklanacak düşüncelere dalacaksın. Ruhun huzura yolculuk yaparken, bedenin oksijen ziyafeti çekecek. Kuşların, böceklerin seslerini dinleyecekin. Cıvıl cvıl…

Yanında kafa dengi, sevdiğin insanların olursa daha da güzel olur. Böyle yerlerde hem dinlenir hem de hesaplaşırsın kendinle. Ne yaptım, nereye gidiyorum, beni ne bekliyor? Bir de bakarsın ki temiz havada, cevaplar bir bir gelmiş aklına. İlham diz boyu yani… Doğada olmak iyidir. Arındırır, temizler insanı.

Üretken oluverirsin, için enerji dolar. Temiz duygular hücum eder yüreğine. Tazelenir, yenilenirsin. Çiçeğe, yeşile dokunursun, akıp gider olumsuz duygular üzerinden. Pozitif düşünmeye, coşmaya başlarsın. Taşar içinden güzel duygular ya kaleme ya da telefona sarılır dökersin içini, dökmek istediğine. Güzeldir doğada olmak hem de çok güzel…


Günce Yazarı