Kendimi bildiğimden beri eskiye pek bir düşkünümdür. Otantik
ve rüstik her şeyi severim. Buram buram tarih kokan mekânları, taş evleri,
sokakları, ev döşemesini çok beğenirim. Vallahi ya ruhum çok eski ya da sanki
ilk halleriymiş gibi gördüğüm için eskiyi seviyorum.
Çocukluğumda çok özendiğim bir şey vardı. Osmanlı Sarayında,
Lale devrinde yaşamak; saltanat kayıklarıyla Küçüksu’da, Göksu’da sefa yapmak! Sanırım Türk filmlerinden gördüğüm sahneler
düşündürürdü bana bunu.
Çocukluğumdan gelir eskiye düşkünlük. O yüzden severdim
anneannemin evinde olmayı. Taş ve ahşaptan yapılmış bir ev, Konak kapıları gibi
kocaman heybetli oda kapıları ki, çift kanatlıydılar. Anahtarları bile büyüktü.
Konsollar vardı, üzerinde kocaman aynalar olan. Konsolların çekmecelerinde bambaşka bir koku
vardı. Ben ona anneanne kokusu derdim. Canım benim artık lavanta mı başka bir
ot mu koyardı çekmecelere ki, hafızama kazınmış bu koku. Anneannem o çekmecelerden çıkarıp, bana uçuk
sarı – vizon arası rengi olan bir yemeni hediye etmişti. Oyaları pek güzeldi,
baskısı da. Hala durur, biraz yıpranmış olsa da. Ama kokusu yok tabi.
Sonra sedirler vardı odalarda. Cam önleri boyunca uzanan L
şeklinde sedirler. Sert oldukları kalmış aklımda bir de kanaviçe işli örtüleri
ve yastıkları. Pek bir güzeldiler. Koşturup hemen otururdum üzerine sedirin ve
bahçeye bakardım. Demir parmaklıkların olduğu pencerelerden bahçeyi gözlemek
güzel gelirdi bana.
Ah şimdi anımsadım anneannemin arı kovanları vardı bir de.
Hayvanları çok severdi. Yüzene maske, eline eldiven geçirir bal çıkarırdı bize.
Bir keresinde, arılardan korktuğum halde yanında durmuştum. O da ilk baldan
yedirmişti bana. Ah ya neler neler var daha? Yaz yaz bitmez bu öyküler. Gerçi ben
çok erken kaybettim anneannemi, 13
yaşındaydım. Çokkkk üzülmüştüm. İlk gördüğüm ölmüş insandı. Beyaz, iki uzun
örgü yapılmış saçları, yüzünün iki yanından omuzlarına uzanıyordu. Pamuklar içindeydi,
çok güzeldi. Nurlar içinde uyu canım benim.
Of, ne güzel şeyler yazarken nereden geldim bu acılı anıya?
Evimde de vardır eski eşyalar. Hiç olmazsa anneciğimden
olanlardan bir şeyler yapıyorum ev dekorasyonuma. Anneanne evindekiler kadir
kıymet bilmeden atılıp gittiler tabi. Sonraki ev sakinleri eski eşyaları
yenileriyle değiştirdi. Pirinç karyolalar atıldı. Her Neyse… Dedikodu yapmayayım.
Evimde kanaviçe işli yastıklar, dantellerden yapılma belki
50 – 60 yıllık özel örtüler var. Anneciğimden hepsi. Bir de tek kişilik yataktan oluşturduğum özel
örtüsü olan bir sedirim var. Diyorum hep, ESKİYERAĞBET hiç bitmez. Zaman bozulup, her yer kirlendikçe daha çook özleriz
eskiyi biz.
Günce Yazarı