7 Haziran 2016 Salı

YOK MU DERDİME BİR ÇARE?

Dertli insan içi duman dolu bir odaya benzer.
Onu dinlemek; o odaya bir pencere açmak gibidir.      

Hz. MEVLANA

Oy ne güzel bir sözdür bu! Vallahi ben pek çok arkadaşıma pencere olmuşumdur hem de uzun yıllardan beri. Hatta dumanların yoğunluğundan boğulur gibi de olmuşumdur. Güzel bir duygudur sevdiğin insanın içini sana açıp, yakınlığını ve samimiyetini hissettirmesi. Derdini anlatıp bir tür huzur bulması… Ama sen de ağzını sıkı tutacaksın tabi. Önüne gelene anlatmayacaksın. Ayrıcalıklıysan onun gözünde, buna layık olacaksın.


Bir de farklı yanı var bu işin. Eğer birden çok insan, hep sana gelir içini dökerse ve sen de bunları yüklenir, içinde ve omzunda taşırsan, o zaman iş kötü sonuçlar doğurur. Başlarda ben hep öyle yapardım. Dertlerle dertlenir, sıkıntılarla sıkılır, üzüntülerle üzülürdüm. Uzun yıllar sürdü bu. Sonra ben de akıllandım tabi. Kendi dertlerim, acılarım, üzüntülerim bana yük oldukça diğerlerine o kadar üzülmemeye başladım. Sadece pencere olmayı öğrendim. Açtım kanadımı ve dumanların dışarı çıkmasına vesile oldum. Eğer aracı değil depo olmaya devam etseydim ne zaman patlardım bilmiyorum?


                                                                               Günce Yazarı

6 Haziran 2016 Pazartesi

RAMAZAN GELDİ HUZUR KAT SAYIM ARTIYOR

Kaç gündür yazamadım yine sana bir şeyler sevgili güncem. Sağlık kontrollerim vardı. 3 gün o işlerle uğraştım. Hiç sevmiyorum hastane ortamını ama gerekli zamanlarda da gitmek şart tabi. Anne ve babamın sağlıklarında, hastanelerde yaşadığım çok acılı günler, istemsizliğimin nedenidir. Bu acıların ardından ister istemez bende de epeyce hasar oluştu tabi. Şimdi onlar için koşturmak gerekiyor. Ne diyelim buna da şükür.

Bugün oruç ayı başladı. Çok severim Ramazan’ın manevi atmosferini. Huzuru bolca hissederim bu ayda. İnsanlar paylaşırlar, başkalarına iyilikler yardımlar yaparlar. Daha ılımlı olmaya çalışırlar. Güzel niyetler, eylemler artar. Keşke sürekli olsa bunlar. Sadece Ramazan’da kalmasa! Bütün bir yıla yayılsa güzel eylemli davranışlar.

Ben tüm yıl, Ramazan'daymışım gibi paylaşmayı seçenlerdenim. Dualarım her daim tüm yaratılmışlar içindir. Elimden geldiğince vermeye, iyi niyetli olmaya, güzel eylemler üretmeye çalışırım. Umarım bu durum, yaşamımın sonuna kadar devam eder. Aklım ve gücüm buna yeter.


Günce Yazarı

1 Haziran 2016 Çarşamba

PARÇALI BULUTLU HİSSETMEK

Sevgili güncem kaç gündür boşladım seni. Türlü nedenlerle yazamadım iki satır sana. Neden yazmıyorsun? Diye sual edersen, bahane çok. Ama asıl olan, düzenimin ve dengemin bozulmuş olması. Nasıl bir iştir şu düzene alışma işi? Başta zorlanırsın belki ama çabuk ayak uydurursun yenisine. İnsanoğlu her şeye alışır, kolay ve güzel olana daha çabuk,  zor olana da zamanla alışır.
İşte şimdi evimden uzaklarda başka bir düzende yaşadığım için azıcık şaştı dengem. Ben alışmışım özgür ve başına buyruk, pürü pak düzenime. Şimdi daha farklı bir konumdayım o nedenle ayarlayamadım işlerimi. Ancak fırsat geçti elime de çiziktireyim dedim iki satır.


Benim moralim çabuk bozulur. Ama istersem kendim tamir ederim onu. Bilirim tamirat yollarını. Fakat istemem lazım. Bugün de moralim bozuk ve tamirat istiyor. Yalnız işin kötü yanı tamir edecek gücüm de isteğim de yok. Biraz parçalı bulutluyum bugün. Güzel bir duygu değil. Çökerten, uzaklaştıran, daraltan bir duygu… Biraz belirsizlik olunca hayatımda, endişe kapıyı çalınca, geçmişin can yakan zorlukları kendini hatırlatınca kapılırım bu duyguya. Ama bilirim ki korkunun ecele faydası yok. Ne olacaksa göreceğim, yaşayacağım. Bundan kaçış yok.

Bazen yaşam acımasız davranır. Sınavlar çok kazık sorularla dolu olur. Çöz çözebilirsen. İşte o zaman derim ki, aklım ve yüreğim yeterli olanı yaptığıma eminse gerisi boştur. Herkes her şeyi bilemez ve yapamaz. Neysen o kadarsın. Dahası yok. 

Zorlamanın âlemi de yok. Olan sana olur boşuna kanatırsın oranı buranı. Hayatındaki herkesin belli bir değeri vardır. Olduğundan fazla büyütmeye gerek yok. Fazla merhamete, acımaya, fedakârlığa da gerek yok. Sadece yeteri kadar verici olduğuna emin olmak gerek. Vicdanın ve aklın,“sen yapman gerekeni yaptın”  diyor, için rahat ediyorsa, dönüp yoluna devam etmek gerek.



Günce Yazarı

28 Mayıs 2016 Cumartesi

MİSKİNLİK İŞ BAŞINDA

Bugün kendimi çok yorgun, bitkin, halsiz ve isteksiz hissediyorum. Keyfim de yok. Biraz soğuk almış gibiyim. Artık yaz gelsin istiyorum. Bıktım bir serin bir sıcak dengesiz havalardan. Gerçi dünyanın ekolojik dengesini bozan bizler olduğumuzdan şikâyet etmeye pek hakkım yok ama kendi başıma bozmadım ya bu dengeyi ben…  

Çocukluğumda hatırlıyorum da Mayıs ayı ne kadar sıcak olurdu. Haziran ise tam yaz mevsimi sıcaklığında geçerdi. Şimdi öyle mi? Yazın ortasında soğuk hava, kışın ortasında sıcak hava görüyoruz. Haziran sıcaklarında okula gitmek zor gelirdi. Ders dinlemek kâbus gibi olurdu. Hep dışarıda olalım isterdik. Vallahi hatırlıyorum bir kez okulun bahçesinde ders yapmıştı öğretmenimiz. Ama ne dersiydi onu hiç hatırlamıyorum.

Pek bir tembelim bugün. Hiçbir şey yapma isteğim yok. Uyuşuk, miskin, istemsiz bir ruh halindeyim. Sanırım 
buna atalet duygusu deniyor. Atalet;  tembellik, işsizlik, uyuşukluk, devinimsizlik, çalışmadan oturma ve gevşeklik halidir. Kısacası tembellik ama biraz farklı bir tembellik!  Motivasyon yoksunu, istem eksikliği halidir. Harekete geçmek için bir neden bulamazsınız. Şöyle bir silkinmek isteseniz de bu duygu elinizi, kolunuzu bağlar. Ben de öyleyim. Bugün, ATALETİM azdı benim.



Şimdi kendime bir neden yaratmam, onu da zorunlu kılmam lazım. Biraz ite kaka da olsa yapmalıyım. Of ya, yaz gelsin, güneş gökyüzünde asılı kalsın bak o zaman nasıl harekete geçerim.


Günce Yazarı