Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Uzun yıllar önce bir fabrikada çıkan yangında, haklarını almak için savaşan 120 kadının kapalı kalarak ölmesinin anısına adanmış bir gün. Günümüzde kadın haklarının savunulduğu, kadınların yere göğe sığındırılamadığı bir gün olarak kutlanıyor. Sembolik günlerin kutlanmasını doğru bulmayanlardan değilim. Yılda bir kez de olsa bu özel günlerin anlamına vurgu yapmak çok önemli. Ben 8 Mart tarihinin, emekçi kadınlar günü olarak anılmasını doğru bulmuyorum. Çünkü kadınlar çocukluklarından itibaren hayatlarının her alanında emek veren üretkenlerdir. Tıpkı erkekler gibi.
Bence 8 Mart, Dünya Kadınlar Günü olarak anılmalı. Sadece profesyonel anlamda çalışan kadınlar
emekçi değildir. Evinin her türlü işini yapan, çocuk yetiştiren, eş olan, alışverişe çıkan, yokluk içinde bile çocuğunu doyurmak için büyük özveride bulunan kadınlar da emekçidir. Kısacası kadın hayatının her döneminde çalışmak ve emek vermek zorundadır. Emekliye ayrılan evli erkekler ev işi yapmak zorunda olmasa da kadının ev işlerinden emekli olması gibi bir durum söz konusu değildir.Benim bugün altını çizmek istediğim tek şey, kadına uygulanan şiddet ve vahşet. Ülkemizde son yıllarda kadına uygulanan şiddete, kadın ölümlerine, koca vahşetlerine, kadını kendine köle etmeyi hak sayan erkeklere dikkat çekmek istiyorum. Kadınlar erkeklerin hükmedeceği,
amaçları doğrultusunda kullanabilecekleri varlıklar değil. Erkek çocuk annesi
olan kadınlara önemli bir görev düşüyor. Çocuklarını vicdanlı, kadına ve
topluma saygılı, hak yemeyen, her türlü şiddete karşı duran, kadın - erkek eşitliğine
inanan bireyler olarak yetiştirmeliler. Aksi halde sorunlu ve saygısız
yetişkinler olmalarına fırsat tanırlar.
Günce Yazarı