yüksek tansiyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yüksek tansiyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ağustos 2016 Pazartesi

ÜZÜNTÜLERİM SEVİNÇLERİMİN PEŞİNDE HEP

Ah güncem şu hayat, birazcık sevinçli ve güzel şeyler yaşayınca onları hemen hüzne ve üzüntüye gömmekte pek usta doğrusu. Neyse ki hüzünler sürekli olmuyor da içimiz sonsuz karanlığa boğulmuyor. Ben bu işin sırrını çözdüm aslında. Yaşam tek düze değil ya, bol inişli ve çıkışlı ya işte bu yüzden yaşıyoruz tüm bunları. Biraz sevinç ardından biraz üzüntü… Tam bir kısır döngü, ardı ardına tekrarlanıp duruyor. Hep sevinç ya da hem üzüntü yok yani. Ama ne olur sanki benim hayatımdaki sevinçli ve keyifli süreler biraz daha uzun olsa. Pek sevineceğim.

Bugün evde çalışmam gerekiyordu. Tamamlamam gereken yazılarım vardı. Neyse bitirip teslim ettim
onları. Akşam 18.00’de arkadaşımla evin çevresindeki yürüyüş alanlarında biraz yürüdük. Şu yürüyüş işini de bir oturtamadım
hayatıma. Her gün yarım saat yürümem gerek. Malum yüksek tansiyon diğer söylemle asabi tansiyonum var. İki aydır da bir düzene giremedi gitti şu asabi şey. Uysallaştıramadım onu, pek sinirli. Eee bu kadar üzüntü ve sıkıntıya tansiyon mu dayanır kardeşim? Neyse bugün tekrar Bismillah dedim yürüme işi için, inşallah bu kez devamını getiririm.
Arkadaşımla yürüdükten sonra yol üzerindeki çay – kahve evine, Babanın Yeri adı da oturup birer akşam çayı içtik. İki lafın belini de kırdık tabi. Allah’tan çok kafa dengi bir dost, iyi ki var hayatımda.  İçimizi birbirimize döküp, terapimizi de yaptıktan sonra evimize geldik. O kendi katına ben kendiminkine çıktık. Yani bir Pazar günü böylece geçti gitti. Yarın yeni bir hafta başlıyor. Umarım sevinecek bir şeyler getirir bana. Şimdi kitap okuyup sonra uyumayı istiyorum. Bakalım yarın neler olacak?


Günce Yazarı

10 Haziran 2016 Cuma

YEDİĞİNE VE SÖYLEDİĞİNE DİKKAT

Güncem ne yazsam sana ne karalasam bilemedim. Bu aralar tek düze yaşam içinde seyrediyorum. Biraz sıkıldım da aslında, ama şu an için böyle.  Az biraz sağlık vaziyetlerim bozulmuş, tansiyonum tavan yapmış bir türlü inemedi tabana. Alıyorum ilaçları yeni oranlarıyla ama benim ki biraz da sinirsel olduğu için öyle hemen düzene giremiyormuş. Amannn ne yapalım? Bunlar da geçer diyelim. 

Geçmeyenler yürekte açılan hasarlar. İnsanların dilleriyle saçtıkları zehirler. Kötü niyetleriyle gerçekleştirdikleri işler. İşte bunlar ağar hasarlı deprem gibidir. Ne kadar affetseniz bile sızısı kalır derinlerde bir yerde.

Bence yediğine, içtiğine ve söylediğine hep dikkat etmek şart! Bedeni sağlıklı yiyeceklerle beslerken dilimizi de biraz terbiye etmek gerektiğine inandım hep. Benimde dilime hâkim olamadığım zamanlarım oldu ama bundan zarar gördüm sadece, fayda değil.  Ağızdan çıkanı geri alamıyorsun. Akıllı insanlar az konuşup çok dinlemeyi bilenlerdir.  İşte günün kıssadan hissesi;

Diyojen’e bir adamın ne kadar akıllı olduğunun nasıl anlaşıldığını sordular. Yanıtı kısa oldu;
“Konuşmasından” dedi.
Bir soru daha sordular “Peki adam ya hiç konuşmazsa”
Diyojen’in yanıtı bu kez şöyle oldu:
“ O kadar akıllı olanı henüz yok dünyada.”


Günce Yazarı