rum evi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
rum evi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Haziran 2016 Pazar

ANNEANNEMİN BAHÇELERİ

Sevgili güncem sana daha öncede anneannemin o büyük Rum evi ile ilgili bir şeyler yazmıştım. Bugün de yazmak istiyorum zira yine çocukluğum geçti yüreğimden. Sana söylediğim gibi büyük odaları kapıları olan eski taş bir binaydı. Ön tarafında bir bahçesi vardı. Süs havuzu ve kuyusu da. Cumhuriyetin kurulmasından sonra ki dönemlerde Rumlar evlerini satıp Yunanistan’a göç etmişler ya işte bu ev de öyle geçmiş bizimkilere. Hatta evi satanlar daha sonra ziyarete gelmişler ve kuyunun etrafında pek bir dolanmışlar. Rivayet odur ki giderlerken kuyuya altın saklamışlar. Çok konuşulurdu bu aile içinde. Rahmetli dayıcığım epey bir uğraştı kuyuyla, içinden altın çıkar diye ama sonuç alamadı. Hey gidi günler hey…

Evin mahzen diye adlandırılan en arka tarafında ardiye vari bir odası vardı. 
Büyüktü. İçinde kesilmiş odunlar, kömür ve kullanılmayan eşyalar dururdu. Dışarı açılan bir kapısı vardı ki, ancak birkaç kez çıkmışımdır büyük kuzenlerimle dışarı. Kırsal bir bahçe gibiydi arkası. Çayır gibi bir yer düşün. Tam da bu resimde olduğu gibi… Büyük kuzenlerimle orada bazı otlar toplamıştım. Adı labadaydı. Ondan yemek yapılırmış. Anneannem bize yapardı. Ispanak gibi bir şey. Bir daha hiç labada yemeği yemedim. Çocukluğumun yemeği olarak kaldı. Aklıma gelmişken pazarlarda falan rastlarsam alıp yapayım bari. Kapının önünde bahçeye açılan yerde piknik yapardık, derme çatma masamızda. Çocuklar için bulunmaz nimetti bu ortam. Ben bir şehir veledi olduğumdan pek bir güzel gelirdi bana.

Eve ait anılarım içinde mutfaktaki tel dolap da var. İlk kez gördüğümde çok beğenmiştim. Kışlık konserveler, reçeller, salçalar vardı içinde. Ahşaptan yapılmış, üst kısmı cam yerine telle kaplanmış çekmeceleri de olan bir dolap. Ne güzeldi. Keşke şu an evim uygun olsa da bir tel dolap yaptırsam. Bayılırım eskinin güzelliklerine.

Vallahi Allah kısmet eder de hayalimde ki köy evine sahip olursam ilk yaptıracağım özel eşyam bir tel dolap olacak. Umut ediyorum, çünkü umut olmadan yaşanmaz. Umut bizi hayata bağlar, yüreklendirir, amaç sahibi yapar. Allah’a şükürler olsun ki bizi umut etme eylemi ile yaratmış. Yoksa hayat hiç çekilmez olurmuş.


Günce Yazarı

12 Mayıs 2016 Perşembe

YANAN ODUN KOKUSU

Arkadaşımla iki doğasever olarak oturduk doğanın içine kurulmuş bir mekâna ve dertleştik biraz kahvelerimizi içerken. Geçmişten, günümüzden ve geleceğe bırakacağımız izlerden konuştuk. İşte tam o anda mekânın doğal fırınından yanan odunun kokusu geldi burnuma ve çocukluğuma gidiverdim. Bayılırım o kokuya. Duyduğum her yerde uzanır anılarım, geçmişin en güzel zamanlarına.

Anneannemin Rumlardan kalan büyük bir evi vardı. Çok severdim o evde olmayı. Kocaman odalar, mahzen dedikleri büyük bir ardiye odası, yeşil bir bahçesi, ağaçları, çiçekleri, küçücük bir süs havuzu, bir de kuyusu vardı. Büyük yatak odasının içinde gömme dolap gibi yapılmış banyosu vardı. Bayramlarda giderdik ve kalabalık bir aile olarak hep birlikte olurduk. Biz çocuklar dağılırdık evin her yerine. Anneannem kuzine denen sobada odun ateşinde yemekler yapardı bizlere. Evlatlarına ve torunlarına eşsiz lezzetler sunardı. Hepimizin neyi sevdiğini gayet iyi bilirdi. Ne muhteşem bir kadındı.  


İşte yanan odun kokusu beni o günlere götürdü ve ne kadar güzel bir evde ne kadar mutlu ve huzurlu anlar yaşadığımı hatırladım. Sonra sordum kendime, “neden eskinin huzuru, temizliği günümüzün kolaylıklarına karşı daha evladır?” diye.


Günce Yazarı